Facebook’da Evrim Sayfaları

07/17/2011

Uzun zamandır buralara yazıp çizmiyorum.
Ancak iki güzel facebook sayfasından bahsetmek istiyorum.



Sadece Evrim;
http://www.facebook.com/sadecevrim
Bir çok video, belgesel ve animasyonu içeren aktif ve güzel bir sayfa.









Evrim Ağacı,
http://www.facebook.com/treeofevolution
Çok aktif ve güzel insanların emeklerinin ürünü, birçok belgesel ve makaleye ulaşabilir, ayrıca kafanıza takılan soruları sorabilirsiniz.


Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı

08/03/2010

Uzun zamandır beklediğimiz kitabın çevirisi bitmiş ve raflardaki yerini almış. Ailecek severek taptığımız Uçan Spagetti Canavarı’ nın kutsal kitabı, süslü yaldızlı kumaşlar içinde evin yüksek bi yerine asılmayı hak etmiyor mu?
Tabi önce satın almanız gerekecek.
” altıkırkbeş” yayınlarına bir kez daha teşekkür edip, lafı fazla uzatmadan bitiyorum.

Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı

Bobby Henderson,Umut Ulus,Uğraş Turan Öner

ALTIKIRKBEŞ YAYINLARI

Pastafaryanların ve doğal olarak pastafaryanizmin kutsal kitabı en nihayet ülkemiz topraklarına da nüzul oldu. Son Peygamber (şimdilik) Henderson, Tanrımızın (uçan spagetti canavarı) sözünün Türkiye topraklarında Türkçe yayımlanmasının, cennette: striptizci kızlar ve bol köpüklü taze bira ile ödüllendireceğini tahmin ettiğini açıkladı. -RAmen
Hakkımızda daha çok şey okudukça, Uçan Spagetti Canavarı’nın gerçek yaratıcı olduğuna ve FSMizmin belki de gelmiş geçmiş en iyi din olduğuna daha çok ikna olacaksınız.

Devam edin. Bizi otuz günlüğüne deneyin. Eğer bizden hoşlanmazsanız, eski dininiz sizi seve seve geri kabul edecektir. Jain’ler hariç tabii, onların duyguları çok kolay incinir.

RAmen.

http://altikirkbes.wordpress.com/2010/07/19/ucan-spagetti-canavarinin-kutsal-kitabi/

Satın almak isterseniz :

http://www.kitapyurdu.com/
http://www.idefix.com/

İlgili olabileceğiniz diğer yazı : FSM Nedir? <<Ateist Medya

Sevgiler, Saygılar
CasTRo (Ulu CuvCuv)


Ezan Okunurken Köpekler Neden Havlar?

07/28/2010

Bir çoğumuz, 21.yy’da beş vakit bangır bangır ezan okunmasından rahatsız oluruz. Hatta sadece ateistler değil, bazı müslümanlar da bu fikirdedir. Sonuçta herkesin kolunda saati var. Namaz saatlerini kendisi takip edebilir veya telefonunun alarmını kurabilir. Hatta ezan okuyan programlar ( pc/telefon için) ve saatler bile var.

Geri dönelim başlığımıza;
Aslında yazımın orjinal başlığı “Müslüman köpekler” idi. Bunu derken hakaret falan ettiğimi düşünmeyin. Zaten yukarıdaki paragrafı okuyunca anlamışsınızdır. Ben ezan okunurken uluyarak allah’a dua eden(!) köpeklerden bahsediyorum.

Aslında işin aslının çok daha farklı olduğunu göstermeye çalışacağım,
Öncelikle ne demek istediğimi daha iyi anlamak için şu videolara bakalım;

Ezan okunurken sokak köpeklerinin tepkisi. [tıkla]
Ezan okunurken Allah’ı zikreden köpek[tıkla]

Hatta yetmedi ise bir de namaz kılan köpeğe bakalım;
Namaz kılan köpek [tıkla]

Peki köpekler neden ezana tepki verir?
Bu sorudan yola çıkarak bir sonuca varacağız.

Öncelikle benim buna cevab(lar)ım şöyle olacak;

  1. Türkiye’de yaşayan köpekler, tıpkı bizim gibi 5 vakit ezan sesine maruz kaldıklarından bunu bir şartlanma olarak düşünebiliriz.
    Örnek olarak; Pavlov’un köpeğine bakalım.
    Bildiğiniz gibi Pavlov’un köpeği bir süre sonra zile karşı (şartlı) koşullanma gösterip tepki vermeye başlamıştır. Ama şartlar konusunda henüz bir fikir belirtmedim.
  2. Köpeklerin atasının kurtlar olduğunu biliyoruz.Kurtların ulumasının da bir çok sebebi olabilir.
    Düşmanlara karşı uyarı vermek, tepki vermek.
    Kendi grubunu uyarmak için veya duyduğu bir kurt ulumasına karşılık vermek için de uluduğunu biliyoruz.
    Bu konuda daha fazla araştırma yapmak için;
    http://www.nedirbile…anis-lupus.html
    http://www.veterinerx.com/havlama.htm
    Bu linkere bakabilirsiniz.

    Aynı şekilde köpekler bu ulumayı atalarından aldıkları mirasın bir parçası olarak imam hazretlerine sunuyor olabilir….

  3. Bir ihtimal de şudur ki,
    Gözlemleyebildiğim kadarıyla camiye yakın civarda ki köpekler uluyarak tepki gösterirler.
    Köpeklerin hassas kulaklarına; sabahın sessizliğinde tecavüz eden imama karşı, köpekler rahatsızlıklarını bildiriyor olabilir.
    Ve geldim 1.madde de belirtimediğim “şartlı koşullanmanın” şartınına.
    Bu da kesinlikle bu maddedir.

Yani köpeklerin ulumasından bile kendi putlarına pay veya kanıt oluşturmaya çalışan müslümanlara söylenecek çok güzel bir deyim var “Bokunda boncuk aramak”

Hatta bu boncuklar, hadislerle veya rivayetlerle desteklenmiştir.
Hadis : Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: “Şeytan namaz için okunan ezanı işitince Ravha nam yere kadar gider.”
Hadis no :2435

Bunu gören köpeklerde havlamaya başlar-MIŞ.

Şarkı söyleyen köpekleri unutmayalım :) ;
http://www.vidivodo….-soyleyen-kopek
http://www.youtube.c…h?v=VazPNWhk3Xg

Mesela Pazar sabahı kilise çanlarına da aynı tepkiyi veriyorlar mı köpekler?… Bu konu ile ilgili videolar da var mı?
Klise çanına havlayan köpek
http://www.youtube.c…h?v=zJ-Wg_yikEw

Siren sesine havlayan köpek
http://www.youtube.c…feature=related

Ambulans sesine uluyan köpek
http://www.youtube.c…feature=related

Siren sesine havlayan köpek – 2
http://www.youtube.c…feature=related

Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu konuyu açıklayışı;
http://www.nartube.net/24e622c8c6:myWsPBqd-9w.html

Son olarak “bokunda boncuk arayan” diğer müslüman kardeşlerimizin ibretlik paylaşımları;

Aslan Allah diyor
http://www.youtube.c…h?v=bigDIWEhtOs

Karga Allah diyor
http://www.youtube.c…feature=related

İnek Allah diyor
http://www.youtube.c…feature=related

Horoz Allah diyor
http://www.youtube.c…feature=related

Sivrisinek Allah diyor
http://www.youtube.c…h?v=bh9IiftQNu0

Sonuç olarak, zayıf olan imanınızı bu tip saçmalıklarla desteklemeye çalışmayın. Komik oluyorsunuz.

Sevgiler, Saygılar
CasTRo ( Ulu CuvCuv)

Bu yazıyı ateistforum’a yazmıştım. Oradan aktarıp düzenledim.
Orjinal konu bu linkte.


Hastanelerde İbadethane Açılacak

07/07/2010

Geçtiğimiz günlerde rastlamışsınız haberlerde, yasa gereği hastanelerde, hastaların ibadetini gerçekleştirmesine mani olmamak için, ibadet yerleri yapılacakmış.
İlgili habere şuradan ulaşabilirsiniz.

Üstelik sadece müslümanlara yönelik de değil, izlediğim habere göre, Hristiyan ve Musevilere de aynı hizmeti vereceklermiş. Belki bu son kısım hastanenin insiyatifine kalmış olabilir, tam ayrıntısını bilemiyorum.

Gelelim bunun ne gibi sonuçlar yaratacağına. Elbette kimsenin ibadetine mani olacak değiliz, ancak bu sanıldığının aksine zararlı sonuçlar doğurabilir.
Hani dinlerin kardeşliği ve birbirine gösterdiği saygı(!) konusunda hepimizin az biraz fikri var. Odasında bir Hristiyanla veya Musevi ile kalmak istemeyen, Müslümanların feryatlarını duyar gibiyim. Az da olsa bu bir ihtimal. “Hadi Cuma’ya gidelim kardeş” dediği hastanın maruz kaldığı baskıyı veya “acaba müslüman olmadığımı söylesem mi?” düşüncesini tahmin edebiliyorum.
Aynı şey biz dinsizler içinde geçerli. Özellikle de ailesine -çeşitli sebepler ile- dinsiz olduğunu söyleyemeyenler için. Hala daha bayram ve cuma namazına aile baskısı ile giden insanlar varken, birde hastanelerde bu dayatmaya maruz kalacakları gerçeği üzücü.

Tabi birde işin bilimsel tarafı var. Dawkins‘in Tanrı Yanılgısı kitabını okuyanlar Büyük Dua Deneyi bölümünü hatırlayacaklardır (hatırlamayanlar için altta mevcuttur.)
Hastalar için dua etmenin hiç bir yararı olmadığı gibi, zararı bile vardır. Ayrıntılar aşşağıda kitabı okuyanların okumasına gerek yoktur;

Yazının devamını oku »


Faith Fighter

06/21/2010

Faith Fighter, güzel ve espirili bir şekilde hazırlanmış bir oyun. Tanrılar ve Peygamberlerden birini seçip diğerleri ile dövüşe başlıyorsunuz. Bazen arkadan FSM gözüküyor. Son savaşmanız gereken karakter ise Xenu. Burada da ince bir göndermeyle en güçlü rakip olarak scientology’i gösteriyor.
Oyunu bitirdiğinizde ise, bir dünyanın üzerinde karakterinizin gözüküyor. Ama yanmış bir dünya. Verilmek istenen mesaj sanırım “din savaşlarından biri galip gelirse o, yıkık bir dünyanın lideri olur.”.
Bu yazımda şuradan yararlandım.

Oyunu facebook’da oynamak için aşşağıda ki linke tıklayın. İyi eğlenceler.

Facebook




Zeus, İsa’yı harcadı. Gözler Mikail’de ?!?

06/17/2010

Sürekli doğal afet veya benzeri haberler gündeme gelir ama küçüklüğümden beri hep camilere yıldırım düşmesi vb. olayları anlayamamıştım.
İslam inancına göre doğa olaylarının sorumlusu “mikail” adlı melektir. Bu yüzden camilere, kuran kurslarına düşen yıldırımları hiç anlamadım. Benim gibi düşünen zat-ı muhteremler de olacak ki, genelde bu tür camiler ve kurslar için “yolsuzluk” v.b iddalar dile getirirler.
Kabe’nin depremlerle yıkılması/hasar görmesi veya defalarca sel altında kalmasını ise ateist olana kadar zaten bilmiyordum.

Güncel bir olay ise, ABD‘nin Ohio eyaletinden. Ohio’da bulunan devasa İsa heykeline yıldırım düşmüş, yanmış ve arkasında sadece profillerini bırakmış.
Bu yıldırım düşmeden önce ki hali;

Bunlar da yıldırımdan sonra ki hali;

Ohio; İsa Heykeli. Yanarken ve yandıktan sonrası.

Eğer bir inançlı veya mistik olaylara inanan birisi olsaydım bu işi Zeus‘un yaptığından şüphelenirdim. Zaten günümüz de sıkça “Tanrıların Soğuk Savaşına” şahit oluyoruz.

Müslümanların hali ile gayri-müslümleri karşılaştırınca, diğer tanrılar zaten daha ağır basıyor.

Yani şöyle ki son din ve hak din(!) olan İslamı benimsiyen ülkeler genelde geri kalmış ülkeler içindeyken, gavur olarak tanımladığımız insanlar bilim, teknoloji, sanat, kültür ve medeniyette almış başını gidiyor.

Bir başka örnek vermek gerekirse; bir tarafta müslüman Filistin, diğer tarafta lanetli Yahudi ırkı ve Yehova. Sonuçtan bahsetmiyorum bile, sanki tevrat’ın tanrısı kişiliğine uygun davranıyor ve Allah sessiz. (Evet, evet onlar öbür tarafta gününü görecek. Haklısınız(!) )

İşte burada Zeus sanki bize bir mesaj vermeye çalışıyor. Acilen bir hristiyandan yanıt bekliyorum, Zeus’un mesajını aldınız mı?
Ha buradan kendine pay çıkaranlar çıkarsa diye önceden belirteyim. Bu işi mikail’e yamayıp, işte “Allah’ın mesajı, İsa heykelini yaktı, yıktı” diyenler olursa sorarım;
Zeus’un neyi eksik?

Sevgiler, Saygılar
CasTRo (Ulu CuvCuv)

Edit : 18.06.10
“Şüpheci Melek” benden önce davranmış bu konu hakkında bir yazı hazırlamış. Onun yazısına şuradan ulaşabilirsiniz. http://suphecimelek.wordpress.com/2010/06/16/tuh-isabet-ettiremedik/


Dawkins’le Bir Aşk Hikayesi | Gen Bencildir e-Kitap

06/16/2010


Sanırım 2 sene oluyor, Dawkins‘le tanışalı. İşporta tezgahında gördüğüm korsan bir kitapla başladı herşey. 5 liraya aldığım kitabım elimde sürücü kursuna gidiyordum. İlk sayfalarını da sürücü kursunda okumuştum. Neyse buraları atlıyorum.
Gel zaman git zaman iyiden iyiye Dawkins‘e hayranlığım artmaya başlamıştı, gerek internette okuduğum yazıları, izlediğim videoları olsun gerekse yalın ve espirili bir dille anlatışı beni iyiden iyiye etkilemişti.
Önce Tanrı Yanılgısı, ardından Kör Saatçi (D&R), Cennetten Akan Irmak (sahafın tozlu raflarında buldum) ve öğrenci bütçemin yetmediği Ataların Hikayesi‘ne kavuştum (hediye geldi zira o zamanlar 49 liraydı ama okuduktan sonra anladım hak ediyor).
Ama ne hikmetse Gen Bencildir‘e bir türlü ulaşamadım. Bilmiyorum denediniz mi ama deneyenler de hala ulaşamayacaktır! Size bu yazımda neden ulaşamadığımı ve sonunda nasıl elde ettiğimden bahsedeceğim…
Hatırlayacaksınız, geçen sene bir çok kitap, dergi, medya, üniversite vb. kuruluşlar “Darwin’in Evrim Teorisi”‘nin 150. yıldönümü nedeniyle evrim kuramını programlarına dahil etti, etkinlik düzenledi. Peki bizim ülkemiz de oldu? Darwin’i kapak yapan TUBITAK çalışanları işlerinden oldu, Darwin sansürlendi ve sansürlenmeye devam ediyor. Bazı üniversiteler inatla “Evrim Etkinlikleri”ni sürdürse de TUBITAK gibi bir kurumun Darwin sansürü bizi üzmüştü.Bu konuda ayrıntılı bilgi isterseniz şu linke bakabilirsiniz ( tabi benim yazımı okuduktan sonra :)) Darwin Sansürü- cnnturk.com. Ardından (sanırım 2 sayı sonra) yaklaşık 23 sayfalık bir evrim içeriği olan Bilim ve Teknik dergisi yayınlandı ama sanmayın ki Darwin ve evrim sansürü bitti. Aksine tüm hızıyla evrime olan sansür devam ediyor.
İşte Gen Bencildir kitabına ulaşamamamızın sebebi bu sansür. Gen Bencil’dir TUBITAK tarafından basılıyor-du. Sanırım bütün telif hakları, ıvırı zıvırı da onlara ait. Onlar da bu haklarına dayanarak sonuna kadar sansüre devam ediyor. Yaklaşık 1.5 senedir evrim ve evrimle alakalı kitapların yeni baskısı çıkmıyor. Piyasada bulabilene aşk olsun! TUBITAK’ın sitesinde ise “baskıda” gözüküyor. Son zamanlarda piyasada tükenen “Kör Saatçi” de bu listeye dahil oldu. Bu konu hakkında da ayrıntılı bilgi için şuraya bakabilirsiniz ( tabi gene önce benim yazımı okuduktan sonra);
Evrim Kitaplarına Fiili Sansür – haberveriyorum.net

Artık canım iyiden iyiye sıkılmaya başlamıştı. Hatta TUBITAK’da çalışan bir tanıdığın tanıdığına falan ulaştım. Oda sadece baskıdan çıkarsa gönderebileceğini söyledi.
Bende artık sorunu kendim çözmeye karar verdim. Önce e-kitap olarak ulaştım kitaba. PC’den okumak zor olduğu için bir fotokopiciye gittim ve A5 kağıda bastırdım (A4’ün yarısı). Ben spiral yaptırmayı düşünüyordum ama sağolsun fotokopici cilt yapabileceğini söyledi. Ama kapağı beyaz karton olmuştu. Bende bilgisayardan bir tane kapak tasarladım, gittim bir nikah davetiyesi basan yere sticker kağıda bastırıp karton kapağın üzerine yapıştırdım. Aşşağıda resimleri var, oldukça güzel oldu. Sadece tek bir sorun var sayfalar arkalı önlü olmadı. her yaprakta tek sayfa basılı ama sorun değil kitaba ulaşmış oldum. Bu kadar güzel olacağını bilsem uğraşıp arkalı önlü de yapardım ki bu gidişle sizin için seri üretime geçeceğim :). Sonuç olarak 4TL fotokopi + 1.5 TL karton kapak+ 1 TL Sticker’a mal oldu. Ama kitaba ulaşmak paha biçilemez.
Resimlere geçmeden önce e-kitap’a şuradan ulaşabilirsiniz.
http://richarddawkins-turkey.blogspot.com/
yada direk burayı tıklayarak indirebilirsiniz.

İşte Özel Basım Kitabım









İşte böyle de bir anım var…

Sevgiler, Saygılar.
CasTRo ( Ulu CuvCuv )


FSM nedir?

05/31/2010
fsm

FSM

FSM; Flying Spagetti Monster yani Türkçe’ye çevirirsek; Uçan Spagetti Canavarı (evet “Spagetti” bildiğiniz makarna. Sağda resmini görebilirsiniz)

Peki nedir bu Spagetti Canavarı?

Neden bazı ateist/agnostikler FSM‘ye inandıklarını söylüyor?

Elbette FSM’ye inandıklarını söyleyen herkes (Pastafaryanlar) bu soruların cevabını biliyor. Bu yazıyı da FSM’ye gerçekten inandığımızı sanan teistler(inançlı kişiler bkz. müslümanlar…) için yazıyorum.

Öncelikle FSM parodi bir dindir.

(Bkz. Parodi; belli sanat tarzı veya üslubunu taklit ederek, onun gülünç veya abartılı yanlarını ön plana çıkartmak ve abartmak yoluyla eleştirmeyi ya da sadece güldürmeyi amaçlayan bir eser ortaya koymayı hedefleyen sanat dalıdır.)

Yani FSM‘ye tamamen mevcut dinlerin komik, mantıksız yanlarını göstermek için dile getiriyoruz. Bunu yaparken de “parodi” tanımına bağlı kalıyoruz. Yani dinleri, kendi üslupları ile oluşturulmuş eğlence amaçlı bir din ile hicvediyoruz.

Yazıyı okumaya üşenenler için altta “Sonuç” bölümü mevcuttur. :) Ama okumanız şiddetle tavsiye edilir.

FSM’nin Tarihçesi

Oregon Eyalet Üniversitesi fizik bölümü mezunu olan Bobby Henderson tarafından 2005’te kurulmuştur. Uçan Spagetti Canavarı bu dinin tanrısıdır. Bu dinin inananları kendilerine Pastafaryan demektedirler.
Dinin kurulma amacı, ABD’nin Kansas eyaletinin eğitim kurulu tarafından eyalet okullarında evrim kuramına alternatif olarak Akıllı Tasarım konusunun müfredata alınması kararını protesto etmekti.
Henderson, eğitim kuruluna gönderdiği bir açık mektupla Uçan Spagetti Canavarı adlı bir yaratıcıya olan inancından söz etti ve okullarda “Pastafaryan” yaratılış kuramının da okutulmasını istedi; bu suretle Akıllı Tasarım’ın öğretilmesine karşı reductio ad absurdum, yani “saçmalığa indirgeyen” bir sav öne sürmüş oldu.
Ayrıntılı Bilgi için buraya tıkla

Bobby Henderson’ın yazdığı açık mektubu okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

FSM‘yı anlamak için öncelikle “Akıllı Tasarım” dan haberdar olmak gerekir.
Özetle Akıllı Tasarım;

Akıllı tasarım (AT)(İng: Intelligent design), evrenin ve içerisindeki canlıların doğal seçilim gibi modern bilimin kabul ettiği süreçlerle oluşamayacağını, bu nedenle zeki ve bilinçli bir varlık tarafından tasarlandığını iddia eden bir görüş.

Yazının devamını oku »


Körelmiş Organlar – I

05/17/2010

Evrimcilerin sık sık dile getirdiği konulardan bir tanesidir; “Körelmiş Organlar“. Peki nedir bu körelmiş organlar? Ne işe yarar?

Körelmiş organlar, canlıların sahip olduğu ancak asıl işlevini yitirmiş organlardır. Mesela uçamayan kuşların kanatları. Yazımızın ilerleyen kısmında göreceğimiz sebeplerden dolayı, bu tür organlar “Evrim” e güzel kanıt oluştururlar. Bu yüzdendir ki, Charles Darwin bu konunun üzerinde epeyce durmuştur.
Yaratılışçıların ise “cevaplanamayan sorular” hanesine artı olarak eklenen konulardan biridir.

Uçamayan Kuşların Kanatları

Tavuğu düşünün kanatları vardır ancak uçamaz. Peki her canlıyı mükemmel (!) bir formda yaratmış Allah uçamayan kuşlara kanat vererek neyi amaçlamıştır?
Evrim tarafında ise cevap basit, uçamayan kuşların ataları , o kanatları bir zamanlar uçmak için kullanıyordu. Değişen çevre koşulları o canlının artık uçmasını gerektirmediğinden kanatlar körelmiştir.

Gene bilindik bir örnek olan tavuktan devam edelim. Bahçenizde beslediğiniz tavukların yiyecek bulmak veya avcılardan kaçmak için uçmasına gerek yoktur. Bu yüzden ehlileştirilen tavukların kanatları körelmiştir. Tavuk, uçmak için gerekli olan kanat donanımına harcayacağı enerji ile artık başka şeyler yapabilir.

Bu konuya değinmişken tabi ki BilgehanBengi‘nin yazısından bahsetmezsek olmaz.


Dandik Tasarım I

Dandik Tasarım II
Buradan bir alıntıyla tavuk örneğini pekiştirelim.


Kaç tane uçamayan kuş biliyorsunuz? En azında tavukları, penguenleri, devekuşlarını biliyorsunuzdur… Bunlar dışında daha pek çok kuş var, kanatları olan ama uçamayan…

Tamam devekuşu iri, penguen de yüzüyor, ama zavallı tavuk niye uçamıyor? Takahe, Kiwi, Kakapo gibi bizim zavallı tavuk da yürümek zorunda… Uçurmayacak kanadı veren Allah sizce nasıl bir tasarımcı?

Devam ediyoruz bu sefer de başka bir siteden alıntı;

Bu konudaki en büyük çarpıtma aslında körelmiş organların işlevsiz organ diye sunulması ve bunların işlevi olmaması gerektiği şeklinde anlatılması. Bu kesinlikle doğru değildir. Körelmiş organ demek işlevsiz organ demek değildir. Bundan 150 yıl önce Darwin bunu açıkça ortaya koymaktadır. “İki görevi olan bir organ bir görev açısından tam gelişmeyebilir veya o görev için hiç gelişmeyebilir -bu görev daha önemli görevi bile olabilir- ve diğer görevi mükemmel bir verimlilikte çalışır olarak kalabilir…Bir organ asli görevini yitirip ayrı bir şey olarak kullanılabilir.” (Charles Darwin, On the Origin of Species, 1859). Görüldüğü gibi Darwin bundan 150 yıl önce aslında konuya açıklık getirmiş. Ama nedense günümüzde bazı kişiler bunu tersi gibi gösterip bunun üzerinden evrim teorisine saldırmaya çalışıyorlar.

Asli görevi açısından tamamen işlevsiz hale gelmiş olsa bile organ ikincil görevlerde vücuttaki diğer organlara yardımcı oluyor olabilir. Hiçbir evrimci bilim adamı bunun aksini iddia etmiyor. Zaten “körelmiş organ” asli görevini yitirmiş organlara deniliyor. Ama bu, o organın başka görevleri olamaz veya başka bir görevi varsa körelmiş organ değildir anlamına gelmez. Yani körelmiş organlar tamamen işlevsiz de olabilir ama kesinlikel tamamen işlevsizdir diye bir iddia yok. Bu evrim karşıtlarının uydurmasından başka birşey değildir. 150 yıl önce Darwin’in yazdıkları ortada, ondan sonra gelen birçok bilim adamı da bu kavramı bu şekilde anlamış ve kullanmıştır.
Kaynak: http://bilimfelsefedin.blogspot.com

Ve bir başka örnek de Richard Dawkins‘den geliyor.


(Not altyazıları okuyabilmek için tam ekran yapınız)

Son olarak Richard Dawkins‘in Yeryüzündeki En Büyük Gösteri – Evrimin Kanıtları kitabından alıntı yapalım.

“Uçamayan bu kuşların kısa ve kalın kanatları, onların uçabilen atalardan türediklerini net bir şekilde ortaya koyar. Devekuşları yine de kanatlarını kullanırlar, fakat sadece denge için ve sosyal amaçlarla. Uçamayan Galapagos karabataği yakından tanıdığımız uçabilen kuzenlerinin yaptığı gibi, işe yaramaz kanatlarını yine de kurutmak için açar. Denizden balık avlama konusunda bir ustadır ama, penguenler gibi, kanatlarını yüzmek için kullanmaz ve su altında büyük, perdeli ayakalarının itiş gücüyle ilerler. Douglas Adams‘a göre “Ama ne yazık ki kakapo (bkz. altta) yalnızca uçmayı değil, uçmayı unuttuğunu da unutmuş. Görünen o ki, ciddi anlamda endişelenmiş bir kakapo bazen bir ağacın üzerine tırnanıp aşşağıya atlar ve sonrasında bir tuğla ne kadar uçabiliyorsa o kadar uçup zarafetten yoksun bir şekilde yere çakılır.”

Gördüğünüz gibi, işe yaramayan kanatlar ve bunları yarattığı söylenen Akıllı(!) Tasarımcı var. Hangi Akıllı Tasarımcı bu kadar ahmak olabilir?

Sevgiler, Saygılar
CasTRo

Aynı formatla devam edecek…


Diyaneti Ürküten Araştırma ve Tarihi Gerçekler

05/14/2010

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet GörmezDiyanet İşleri yapılan bir araştırma sonucunda bir gerçeği farketmiş. Müslümanların büyük bir kısmının Kur’an’ı okumadığı, eline almadığı veya okusa bile anlamadığı.
(14 Mayıs 2010 tarihli ilgili haber için buraya tıklayabilirsiniz)

İşin komik tarafı bunu anlamak için 22.000 kişi ile görüşmeleri. Bu zaten bilinen bir gerçek, hele ki diyanet gibi bir kurumun bunu yeni anlamış olması şaşılacak derecede komik. Nedeni ise gayet basit, Diyanet’in kuruluş amacına bakarsak bunu daha iyi anlayabiliriz.
Bir kaç alıntı yapmama izin verin;

Diyanet İşleri Başkanlığı, 4 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, Din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir.

Türkiye anayasasının 136. maddesinde; “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” hükmü yer almaktadır.
Kaynak:
Vikipedi Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı

Atatürk devrimlerinin toplumu çağdaşlaştırmak adına yapılan adımlarından “din” önemli bir yere sahipti.

Hepsi birbirini tamamlar nitelikte ve bir figürü ortaya çıkartmak için dizilmiş domino taşları şeklinde.
Diyanet İşleri de bu taşlardan tam olarak Halifeliğin Kaldırılması’ndan bir gün sonrasına denk geliyor.

Atatürk’ün tam olarak kafasından neler geçti, Diyanet’i kurmakla neyi amaçladı bilemeyiz ama benim fikirlerim bu konuda şöyle; Yazının devamını oku »